Karabağ,
Azerbaycan’ın en güzide köşelerinden birisidir. Karabağ, Ermenilerin yıllardır hazırladıkları
projeler ve siyasi manevralar neticesinde Rusya’nın da desteği ile Sovyetler Birliğinin
yıkılma sürecinde Azerbaycan’dan koparılır.
Karabağ'a,
Eski Roma ve Yunanlılar Albanya; Araplar ise Helenistik devirde burada
yaşayan Arran veya Aronal adlı bir kavme izafeten Arran demişlerdir.[1] Arap müelliflerden El-Kufi, X. asırda kaleme
aldığı "Kitabu'l-Fütuh" adlı eserinde Arran hakkında bilgi verirken
bu yörenin başkentinin Berde olduğunu belirtmektedir.[2]
Bu vilâyete, bölgede hüküm süren Arran adlı bir
hükümdarın ismi verilmiştir. Kelimenin kaynaklarda Türkçe olduğu belirtilmekte,
etimolojisi; eren ˝er, erkek, kişi˝,
-en genişleme eki[3] ya da Eski Türkçe'de olduğu gibi isimlere
gelerek çoğul anlamı veren ek şeklinde izah edilmektedir.
Karabağ'a, VI. yüzyılda Kür ve Aras nehirleri
arasında hüküm süren İskitler döneminde Arsah denilmektedir. Tarihi kaynaklarda
İskitlerin Türk olduklarından bahsedilmektedir. Bu kelimenin de Türkçe olduğu
belirtilmekte kelimenin etimolojisinin; er "erkek, kişi, yiğit"; sak
˝sağ, akıllı, yetenekli˝ şeklinde olduğu kaydedilmektedir.[4]
Bölgeye daha sonraki dönemlerde aran karabağı,
Karabağ Beylerbeyliği, Uti ‘’kara’’, Karabağ-ı Azerbaycan, Vilayet-i Gence
Karabağ, Şimal-i Azerbaycan Karabağ, Düzen Karabağı, Dağlık Karabağ gibi isimler verilmiştir.
Milattan önceki dönemlerden bölgeye Türk
boylarının göçleri gerçekleşmeye başlar.
Bu bölgede sırasıyla Kimmerler, İskitler, Kaspiler, Dondarlar, Partlar,
Aranlar, Peçenekler,Udinler, Sabirler,Hazarlar, Selçuklular, Haçin Kinyazlığı,
İlhanlılar, Timurlar, Karakoyunlular, Akkoyunlular,Safeviler, Osmanlılar,
Ruslar hakim olmuşlardır.
Karabağ Hanlıkları döneminde bölge Rusların
işgaline uğrar. Çarlık döneminde Karabağ Rusların hakimyeti altına girer. Daha
sonra Çarlık Rusyası yıkıldıktan sonra da bölge Sovyet hakimiyeti altına girer.
Bu süreç Azerbaycan topraklarının Sovyetler Birliği işgali ile birlikte yetmiş
yıla yakın Sovyet hakimiyeti altında kalır.
Ermeniler, Dağlık Karabağ’ın kendilerine
bağlanması için farklı şehirlerde gösteriler yapmaya başlarlar. Dağlık
Karabağ'da, 1987 yılı sonlarında gerçekleşen olaylar, Azerbaycanlılar
tarafından ilk başta hukuka aykırı uç hareketler olarak görülür; fakat
gelişmeler neticesinde bu hareketlerin, çok önceden
bilinçli bir şekilde hazırlanarak sahneye
konulan oyunun bir parçası olduğu anlaşılır. Özellikle Rusların Bakü'de
gerçekleştirdikleri "20 Yanvar" hadiseleri bu görüşü destekler
niteliktedir.[5]
Böylece, 1988'den 1991 yılları arasında,
Azerbaycan halkı yeniden sürgüne tâbi tutulur. Bu sürgün, 1930'lu yıllardan
farklı olarak zindanlara, resmi kararla deği; hükümsüz bir şekilde, Rusların
perde arkasında rol almasıyla, Ermenilerin eliyle gerçekleştirilir.[6] Ermenilerin saldırıları neticesinde 200 bin
insan, Karabağ'dan zorla göç etmek zorunda kalır, 214 kişi acı çekerek
öldürülür, binlerce insan yaralanır,
Karabağ olaylarından dolayı 20 Ocak olayları gerçekleşir, Azerbaycan’ın bir
helikopteri düşürülür, helikopterdeki 23
devlet adamı hayatını kaybeder. Bu gelişmeler
sırasında Gorbaçov’un öncülük ettiği barış girişimleri sırasında Petrosyan,
savaşı durduracağına dair söz verdiği halde, Eylülün 26'sında Ermeniler,
Kerkiçahan'a hücum eder, aynı gün Şuşa’ya roketli saldırı düzenler.[7]
Karabağ eylemlerinin ilk başladığı dönemlerde,
1987'nin sonu 1988'in başlarında, Azerbaycan’ın ve Ermenistan'ın, Sovyetler
Birliği ittifakında yer aldığı bir dönemde, Ermeniler Azerbaycan Türklerine
saldırırlar; 1989–1994 yılları arasında Ermeniler, Azerbaycan'ın farklı
yerleşim yerlerine 4000 kez saldırıda bulunur, bu saldırlar sonucunda 1523 kişi
hayatını kaybeder, 3072 kişi yaralanar, 311 kişi de Ermeniler tarafından esir
alınır. Bunun yanında 14014 büyük ve küçükbaş hayvan halkın elinden alınır, 1488 ev, 90 araç, 11
otobüs, 6 uçak, 7 tren Ermeniler tarafından tahrip edilir. Bu rakamlara
Hocalı'daki kayıplar dâhil edilmemiştir.[8]
Barış için dış güçlerin baskıları sonucunda
Karabağ savaşı 24 Mayıs 1994 tarihinde sona erer. Ermenistan Azerbaycan'ın
topraklarının 1/4'ini işgal ettikten sonra ateşkese uyma hususunda zorlanmaz.(!)[9]Ateşkes imzalandıktan sonra Karabağ meselesini
barış yoluyla çözme süreci başlar.
Ermeniler tarafından işgal edilen toprakların
işgal tarihi ve bu yerleşim yerlerinden çıkarılan mültecilerin sayısı şu
şekildedir:
Hocalı 26 Şubat
1992, 6.000 kişi,
Şuşa 8 Mayıs 1992,
30.000 kişi,
Lâçin 17 Mayıs 1992,
30.000 kişi,
Kelbeçer 31 Mart 1993, 60.000 kişi,
Ağdam 23 Temmuz
1993, 150.000 kişi,
Cebrail 30 Ağustos
1993, 60.000 kişi,
Fuzuli 22 Ağustos
1993, 110.000 kişi,
Gubadlı 1 Eylül
1993, 60.000 kişi,
Zengilan 28 Ekim
1993, 60.000 kişi.
Ermeni saldırılarıyla, Azerbaycan'ın 1000'e yakın yerleşim yeri
işgal edilir, bu topraklar Azerbaycan'ın topraklarının 1/4'nü teşkil
etmektedir. Bu savaş sonucunda Ermenistan'dan, Karabağ'dan ve Karabağ'a yakın
yerleşim yerlerinden 1 milyon insan mülteci durumuna düşer.[10]
Bu süreçle birlikte yıllardır Azerbaycan
toprakları olarak tarihteki yerini alan bölge Ermenilerin yıllardır sistemli ve
ısrarlı çalışmaları neticesinde Azerbaycan’dan koparılır. Yüzyıllardır Türk
yurdu olarak tarihte yerine alan Karabağ
Azerbaycan ağızları içerisinde önemli bir yere sahiptir. Azerbaycan’da ağızlar
doğu, batı, kuzey ve güney olmak üzere dört grupta ele alınır. Karabağ ağzı da
Azerbaycan’ın batı grubu ağızları içerisinde ele alınmaktadır. Batı grubu ağız
özellikleri:
1.
Karabağ ağızlarının içerisinde bulunduğu Batı grubu ağızlarının en
karakteristik özelliği bu bölgede ñ sesinin yaygın olarak kullanılmasıdır:
oğluñ, öyüñ, çıxardıñ, oña gibi
2. Batı grubu ağızlarında düzlük
yuvarlaklık uyumunun sağlam olduğu görülmektedir: döylör, tüşör,
suloyjoyux gibi.
3. Bu grupta yer alan ağızlarda
diğer ağızlardan farklı olarak bazı kelimelerin başına dar ünlü
"ı" gelir: ılxı, ıldırım,
ılıx, ışıx gibi.
4. Diğer taraftan bu gruptaki
ağızlarda kalın ince sıra ünlüler, kalın sıra ünlü olur: xavar, vatan, ya:nı,
hasan, çiyar vb.
5. Batı grubu ağızlarında b>v,
c>j değişmesi oldukça yaygın ses değişmelerindendir:
çovan, xavar, livas, çivin, ġoja, gejə, bajı vb.
6. Bu grupta yer alan ağızlarda b>p,
d>t değişmeleri de yaygın olarak görülmektedir: pıçax,
pişmiş, tustax, tukan, tıfar, tuxar gibi.
7. Batı grubu ağızlarında v>y
değişmesi de yer yer görülen ses hadiselerindendir: doyşan, yoyjan gibi.
8. Batı grubu ağızlarında ˝y˝ ve ˝h˝
seslerinin düştüğü görülmektedir: uxu, uxarı, örüllər, örümcək, ışġırıx gibi. [11]
9. Kelime sonunda k>x:,
ve ġ>x değişmesi oldukça yaygın ses hadiselerindendir:
almax, papax, ilix:, kəlməx:.
10. Kelime sonunda b>f
değişmesi bu grupta yaygın görülen ses değişmelerindendir: kitaf, gelif, baxıf,
yazıf, alıf gibi
11. Kelime ortasında ve tek heceli
kelimelerin sonlarında b>v değişmesi gerçekleşmektedir:
çovan, ġavax, bava, ġav, çiv gibi.
12. Soru anlamı taşıyan cümleler
çoğu zaman -mı, -mi, -mu, -mü soru edatlarıyla yapılır: oxudunmu? ketdinmi?[12]
SONUÇ:
Yüzyıllardır Türk boylarının mesken tuttuğu bu
topraklar Türk kültürü ve medeniyeti ile yoğrulmuştur. Dil özellikleri yönüyle
ele alındığında Azerbaycan’da önemli bir yere sahip olan Karabağ ağızları
Ermenilerin Karabağ’ı işgal etmesiyle
birlikte meskunların tamamı Karabağ’ı terk etmek zorunda kalır. Bugün
Azerbaycan’ın farklı yörelerinde meskûn bulunan Karabağlılar kendi kültür ve
dillerini devam ettirse de özelikle yaşlı neslin her geçen gün azalması,
bölgenin kültürel mirasının canlı taşıyıcıları olan yaşlı nesille birlikte
bölge ağzı da tehlike altında bulunmaktadır. Karabağ’ın işgaliyle birlikte
yurdundan ayrılan insanlar yeni yerleşim yerlerinde ilk dönemlerde zor şartlar
altında hayatlarını devam ettirmek zorunda kalırlar. Bugün Azerbaycan’ın da
refah seviyesinin artmasıyla mültecilerin de yaşam standartları artmıştır.
Karabağ tarihten de anlaşılacağı gibi Azerbaycan’ın
en kadim topraklarındandır. Bunu gerek tarihçiler gerek dil bilbilimciler
gerekse foklor araştırmacıları hazırladıkları eserlerle bilimsel olarak ortaya
koymalılar. Bunun yanında bölgedeki toponimler de ayrıntılı olarak ele
alınmalıdır. Bu hakikatler bilimsel mahvillerde dile getirilmelidir. Bugün işgalden
sonra dünyaya gelen yeni nesil Karabağ’la ilgili kulaktan duyma malumatlara
sahipler. Kendi vatanlarını büyüklerin anlattıkları kadar bilmektedirler.
Bundan dolayı da yeni neslin vatanları ile ilgili bilimsel ve tarihi
malumatlara sahip olması önem arz etmektedir.
Yapılabilecek çalışmaları şu şekilde sıralamak
mümkündür:
1.
Bilim
adamlarının üzerine düşen en önemli vazife bölgenin tarihini ele alan eserleri
farklı dillere çevirip tarih bakımından bölgenin Azerbaycan’a ait olduğunu
göstermektir.
2.
Diğer
taraftan dil yadigarları üzerine de dilciler bölge ile ilgili kapsamlı
çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle de ağız çalışmalarına yaşlı neslin her geçen
gün azaldığı da göz önüne alınarak hız verilmeli. Belde belde derlemeler
kapsamlı olarak yapılmalıdır.
3.
Karabağ’ın
folklor çalışmaları açısından da zengin bir yapıya sahiptir. Folklor
çalışmaları da kapsamlı olarak ele alınmalıdır. Her bölgeden derlemeler geniş
şekilde yapılmalıdır. Bugün Karabağ folkloru ile ilgili yapılan çalışmalar
genişletilebilir.
4.
Karabağ
için bölgesel olarak ağız atlasları hazırlanması, Karabağ ağzının kaybolmaması
için önem arz etmektedir.
5.
Karabağ’daki
toponimler de önem arz etmektedir. Bölgenin toponimleri ayrıntılı olarak ele
alınmalıdır. Hayatta olanlardan daha geniş şekilde de derlemeler yapılmalıdır.
6.
Karabağ’dan
derlenen metinler doğrultusunda çocuk kitapları hazırlanabilir.
7.
Karabağ’ın
meşhur şahsiyetlerinin ele alındığı eserler gelecek nesillere bölgenin
tanıtılması ve unutulmaması için hem çocuklar için hem de yetişkinler için
hazırlanabilir.
8.
Karabağ’ın
dil, kültür, tarih ve medeniyet bakımından ayrıntılı olarak ele alınması önem
arz etmektedir.
9.
Kısaca
Karabağ’ın kültürel mirası ayrıntılı olarak tekrar ele alınmalıdır.
* Prof. Dr. Qafqaz
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
[1] Mustafa Aydın, ‘’Karabağ’’, İslam
Ansiklopedisi, c. 24, s. 367.
[2] Rafik Eliyev, Karabağ: Yalan
ve Hakikat, Bakı 1998, s. 16.
[3] Yusuf Yusufov, XII. Türk Tarih
Kongresi, Kongrede Sunulan Bildiriler, c. 2, Ankara 1994, s. 288.
[4] H. D. Hailov, Karabağ'ın Elat
Dünyası, Bakı 1992, s. 14.
[5] Ramiz Mehdiyev, Azerbaycan'a
Karşı Soykırım Gerçekleri, Bakı 2000, s. 29.
[6] Celal Kasımov, Represiyadan
Deportasiyaya Doğru, Bakı 1998, s. 283.
[7] Esger Abdullayev, Ermenilerin
Azerbaycan'a Tecavüzkârlık Siyaseti XIX. Esrin Ahırı, XX. Esr, s. 240.
[8] Dağlık Karabağ Hadiselerinin
Xronikası (1988–1994), Azerbaycan Respublikası, Dâhili İşler Nazirliği, Bakı 2002, s. 88.
[9] Rovşen İbrahimov, ‘‘Dağlık
Karabağ Sözde Cumhuriyeti'nin Bağımsızlığının Tanınması Durumunda Uluslararası Ortamda Ortaya Çıkabilecek
Sorunlar’‘, Ermeni Araştırmaları,
Sayı 6, Yaz 2002, s. 118.
[10] Salman Babayev, Muharebe,
Bakı 1995, s.120.
[11] R. E. Rustemov, M. Ş. Şiraliyev,
Azerbaycan Dilinin Gerb Grubu Dialekt ve Şiveleri, Bakı 1960, s. 6.
[12]
M.Ş. Şiraliyev, Azerbaycan
Dialektologiyası, Bakı 1943, s. 20.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder